Nedir bu Bilinç-Bilinçaltı?

İstediğimiz hayatı kendimize çekmenin püf noktası nedir?

Bunun olumlu  düşünce  teknikleri ile olduğunu ve çekim  yasasını istediğimiz gibi  yönlendirebileceğimizi artık hepimiz biliyoruz.

Ancak öğrendiğimiz tüm olumlu düşünce tekniklerini kullanıp, istenilen  sonucu alamadığımızda kendimizi koca bir hayal  kırıklığının içinde  buluveririz.

Burada ki önemli nokta, Bilinç-Bilinçaltı birlikteliği…

Mesela araba istiyorsunuz. Ve bunun için gerekli tüm olumlamaları    yapıyor, evinizde istediğiniz model  arabanın fotoğraflarını asıyor,  hatta  arabanın test sürüşüne gidip kendinizin gibi hissetmeye  çalışıyorsunuz.  Ancak aklınızdan o arabaya sahip olmak geçtiğinde, içinizden geçen gerçek hisleriniz olumsuz ise, sonuç başarısız olur.  Hatta olumsuz hislerinizi güçlendirme ihtimalinden bile söz edebiliriz.

Bilinçaltımızdaki düşüncelerin, sabit fikirlerin nereden geldiğini bilemeyiz. BAZEN BİLSEK BİLE BU FİKİRLERDEN ÖZGÜRLEŞEMEYİZ.

Bilinçli zihnimiz ile düşündüklerimiz ve bilinçaltı kayıtlarımız örtüşmediğinden sorunlar yaşarız. Her seferinde kendimizi bu durumdan çıkarmak  için bize yeni bir soluk getirebilecek planlar yapmaya başlarız. Bu çabalarımızın etkisi çok kısa sürer ve her zaman davrandığımız gibi davranmaya aynı sonuçları üretmeye devam ederiz.

Özellikle çocukluk dönemimizde (0-11 yaş arası) yaşadıklarımız inançlarımızı oluşturur ve duygular ile bilinçaltımızda birikirler.  Duyguları bastırılan ve hayalleri desteklenmeyen çocukların bilinç altlarına korku endişe tohumları atılır.  Sahip olduğumuz negatif inanç kalıpları sayesinde kendimizi yetersiz, şüphe içinde,  değersiz olarak hissederiz.

Duygularımız ve inanç kalıplarımız, davranışlarımıza dönüşerek ilişkilerimize, yaşamlarımıza yön verirler. Ve içinden çıkamadığımız bir çok sorunun (fiziksel, davranışsal, ruhsal) kaynağını oluştururlar.

Peki istediğimiz değişimi, nasıl sağlarız?

OLUMLU DÜŞÜNCELERİMİZİN ALTINDAN YAYIN YAPAN OLUMSUZ HİSLERİMİZİ dönüştürerek.

Bilinçaltındaki inanç kalıplarının, sabit fikirlerin arkasındaki duyguları  farkındalık seviyesinde yüzeye çıkardıktan sonra bilinçaltımız bize tüm resmi gösterir. Yalnız buradaki FARKINDALIK SEVİYESİ kelimesi çok önemli. Olumsuz duyguların içinde debelenmekten, sürekli kurban, mağdur rolü oynamaktan bahsetmiyorum.

Bilinçaltımız iyi-kötü diye ayırt etmez. Sadece tanıdık olanı güvenli bulur ve tanıdık olanı tekrar ederek bizi güvenli bir alanda, hayatta tutmak ister. Böylece bu kötü hissettiren ve boşaltamadığımız duygularımızı tekrar tekrar yaşayacağımız olayları-durumları kendimize çekeriz. Sokakta düşmekten korkuyorsan eğer düşersin! Elbette bu korkun yersiz değildir. Mutlaka önceden deneyimlediğin bir olayın sonucudur (ve bir inanç kalıbı oluşur). Ancak bu (oluşan inanç kalıbı duygu olarak kodlanır) duygunun enerjisi sisteminde olduğu sürece tekrarlanmaya devam edecektir.

Başka bir şekilde ifade etmem gerekirse, duygularımızın enerjisi bedenimizde saklı olduğundan, ve bu enerjilerin olumlu-olumsuz olmasının sistemimizde bir önemi olmadığından, biz hangi frekans aralığında yayın yapıyorsak, o aralıktaki enerjiler bizim hayatımızda var olurlar.

Açığa çıkan duyguyu içinde barındırmayan bilinçaltımızın, bizi aynı durumları yaşadığımız olayların içine sürüklemeyeceğinden emin olabilirsiniz. Ve ancak negatif duygudan arınmış zihniniz olumlu hissederek düşünebilir hale gelir..

Düşüncelerimizi-inanç kalıplarımızı derinden bilmek-anlamak istiyorsak  yaşadığımız hayat bunun birebir yansımasıdır.

Sağlıklı, mutlu bir hayat yaşamanın sırrı fark edemediklerimizi fark etme, dönüştürme ya da kabul etmede saklıdır.

Aşk ile Neşe içinde Sevgiyle Kalın…

 ‘Söylediklerinize dikkat edin; düşüncelere dönüşür…

Düşüncelerinize dikkat edin; duygularınıza dönüşür…

Duygularınıza dikkat edin; davranışlarınıza dönüşür…

Davranışlarınız dikkat edin; alışkanlıklarınıza dönüşür…

Alışkanlıklarınız dikkat edin; karakterinize dönüşür…

Karakterinize dikkat edin; kaderinize dönüşür…’

(Mahatma Ghandi)