DİALOGUE İN THE DARK 1 saat 30 dakika zifiri karanlıkta…
ALGININ GERÇEKLİĞİN OLDUĞU AN’LAR…
Bilinmeyene doğru attığın ilk adımlarında duyduğun endişe, korku… Bi süre sonra endişenin yerini alan çocuksu bir sevinç, merak, heyecan…
Her gün gördüğün, eline aldığın, yediğin meyve sebzeleri dokunarak, koklayarak tanımanın verdiği mutluluk.. karanlığın cesareti..başarmanın, düşmeden adım atabilmenin, hissederek yol almanın verdiği güven…
Yediğin küçücük bir eriğin nasıl lezzetli ve büyük olduğunu keşfetmek..
Gözlerin açık zifiri karanlıktasın…
Görmek istesen de mümkün değil..Panik dolu saniyeler..
Tek yapabildiğin dokunarak yol almak. Hissederek görmek. Duyarak tanımak.
Tramvayda giderken sadece sesleri duymak. Seslerin kafanın içinde yankılanmasının yarattığı sersemlik ile delirdiğini hissetmen ve filmlerde seyrettiğin birçok sahneyi yaşaman. Travmalar..
Sürekli aşağı doğru gidiyormuş gibi bir hisse kapılarak dengeni korumaya çalışman, bazen kafanın tavana çarpacak gibi olduğu hissi ile eğilerek yürümen.. yanılsamalar..
Ardından gelen dinginlik.. Ve duymak ile dinlemek arasındaki farkı deneyimlerken seslerin kazandığı önem.. Kulakların ile görmek…
Yer çekimi olmayan bir alanda, boşlukta gezinmek.. Her gün gördüğümüz ama varlıkları pek anlam ifade etmeyen nesnelerin rehberliğine güvenmek. Güvenmenin ötesinde şükretmek..
İçindeki dialog…
İçine dönmek…sessizleşmek… kalakalmak…
Neslihan Man